Abdullah Öcalan ve çöken paradigması


 Ahmet YILDIRIM    16.03.2025 11:13:16  



 

Ankara'nın karanlık dehlizlerinde, karanlık adamlar tarafından yetiştirilen Abdullah Öcalan, daha sonra Bekaa Vadisi'nde faaliyet göstermeye başladı. Bir süreliğine Kandil Dağları'na çekilen Öcalan, burada kendisine Tanrı'dan vahiy geldiğine inandığı mistik bir süreç geçirdi. Bu dönemin ardından Kandil’den ayrılarak tekrar Bekaa Vadisi'ne döndü ve kendisini peygamber ilan etti.

Öcalan’a bağlı olan bazı Apoistler, onu bir peygamber olarak görürken, kimileri ise onu yarı tanrı mertebesine yükseltmektedir. Özellikle kendisini peygamber olarak kabul edenlerin sayısı bir hayli fazladır. Apoist ümmet, bu inancı benimsemiş ve Öcalan'ı bir tür manevi lider olarak görmektedir. Bu durum, Abdullah Öcalan'ın ideolojik duruşu ve takipçileri üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Eski PKK mensubu ve yıllarca Öcalan ile birlikte Bekaa Vadisi’nde faaliyet gösteren Selim Çürükkaya, Avrupa’ya yerleştikten sonra kaleme aldığı "Apo’nun Ayetleri" adlı kitabında benzer iddialarda bulunmuştur. Çürükkaya'ya göre, Abdullah Öcalan kırk yıl boyunca inşa etmeye çalıştığı kendi paradigmasını yırtıp çöpe atmıştır. Böylece kamuoyuna, sahte peygamberliğini de dolaylı yoldan duyurmuş oldu. Tıpkı PKK örgütünü feshettiği gibi, kendi sahte peygamberliğini de feshederek bunu kamuoyuna ilan etti. Tarihte buna benzer şekilde sahte peygamberlik iddiasında bulunan pek çok kişi gelip geçmiştir ve bu kişilerin akıbeti genellikle hüsran olmuştur. Abdullah Öcalan’ın sahte peygamberliği de tarihin çöplüğündeki yerini almıştır.

Öcalan'ın bu paradigmasını inşa ederken kullandığı plan ve projeler, Kürt halkının gerçek yapısını ve değerlerini göz ardı ediyordu. Kürt halkı, İslami inançlarına, manevi değerlerine, namusuna, iffetine ve örflerine bağlı bir millettir. Öcalan'ın Kürt halkına dayatmaya çalıştığı Marksist ideoloji, bu değerlere ters düşmüş ve halk nezdinde bir zulüm ve ihanet olarak görülmüştür.

Bu sebeple, Abdullah Öcalan’ın paradigması, derin felsefesi, ekolojik yaklaşımları ve topluma sunduğu yeni fikirleri, inşa etmeye çalıştığı paradigma duvarının altında kalarak tarihin çöplüğündeki yerini almıştır. Kürt halkının manevi yapısını ve kültürel bağlılıklarını hesaba katmayan bu ideolojik yaklaşım, nihayetinde başarısızlığa uğramıştır. Tüm bunlara rağmen, Öcalan'ın iddialarına ve ideolojisine yönelik kendi ağzıyla samimi itirafı açık bir şekilde dile getirmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki, bu süreçte yaklaşık elli bin insan hayatını kaybetti ve ne yazık ki tüm bu kayıplar, anlamsız bir mücadelenin bedeli olarak tarihe geçti. Ancak, tüm yaşanan acılara rağmen bugün vaki olan durum, toplumun huzuru ve barışı için olumlu bir adımdır. Umarız ki bu durum kalıcı olur ve herkesin barış ve huzur içinde yaşadığı bir gelecek mümkün hale gelir.

Umarız ki, tekrar gaipten kendisine yeni görevler verilmez ve halkı yeni bir trajediyle karşı karşıya bırakmaz.