Bir Köylünün Kayıp Kimliği
Ahmet YILDIRIM 18.05.2025 13:29:45
Avrupa’da Kaybolan Hasan’ın Hikâyesi
Malumunuz, ülkemizde birçok insan farklı sebeplerle memleketini bırakıp Avrupa'nın çeşitli ülkelerine göç ediyor. Onlardan biri de Hasan’dır. Bu yazı, Hasan ve onun gibi binlerce insanın hikâyesidir.
Bir Hasan vardı… Sessiz, gariban, kendi halinde bir gençti. Dünyayı köy meydanından ve dağın eteğinden ibaret sanan; şehir nedir, uçak nasıl bir şeydir bilmeyen biriydi. Gazino, kumar neydi bilmezdi Hasan... Sabah güneş doğmadan keçilerin peşine düşer, öğle vakti köy camisinde namazını kılar, akşamı eve gelir babasının kuru sofrasında ne bulursa onunla Allah'a şükür ederdi. Ne büyük hayalleri vardı ne de fazla şikâyeti. Elinde ne varsa ona razıydı.
Ama hayat sadece razı olmakla geçmiyor. Köyde işler iyice azalınca, Hasan da başkaları gibi “bir umut” peşine düştü. Bu umut, Avrupa’ydı. Nasıl gidileceğini, orada ne yapılacağını bilmeden… Ne vizesi vardı ne pasaportu. Kaçak yollarla, başkalarının yardımıyla sınırları geçti, dağlardan yürüdü. Sırtında bir çanta, içinde üç parça eşya, yüreğinde korku ve dua vardı. Nihayet bir Avrupa ülkesine vardı.
İlk günler zordu. Geceleri bir inşaatın bodrum katında yattı, gündüzleri ne iş olursa yaptı. Çöp topladı, bulaşık yıkadı. Ama Hasan çalışkandı. Göz açıp kapayıncaya kadar çevre edindi. Zamanla küçük işler büyük işlere dönüştü. El altından ticarete atıldı, kendine dükkân açtı. Parası oldu, arabası oldu. Artık Hasan “Avrupalı biri”ydi.
Ama tam da burada film koptu. Hasan artık o eski Hasan değildi. O derme çatma evde, yorganla yattığı günleri unuttu. Caminin yolunu bilmez oldu. Memleket türküleri söyleyen o delikanlı, gece kulüplerinin kapısında sabahlayan birine dönüştü. Üzerine deri mont, ayağına marka spor ayakkabı, boynuna kalın bir altın zincir taktı. Kendi deyimiyle “modernleşmişti.” Ama dışarıdan bakan bir göz, hâlâ onun içindeki köylüyü görebiliyordu. Yabancıların içinde sırıtan, gülüşü eğreti duran bir adam olmuştu.
Geçen yıl köye geldi. Eski mahallesine lüks arabasıyla girdi. Ama ne çocuklar tanıdı onu ne cami imamı selam verdi. Çünkü Hasan, artık o eski Hasan değildi. Kimliğini tamamen kaybetmişti. Camiye gitmedi, babasının mezarına uğramadı. Annesinin yaptığı gözlemeyi “yağlı bu” diyerek kenara itti. Artık ne damağı eskisi gibiydi ne gönlü. O artık köyde değildi ama Avrupa’da da bir yere ait olamamıştı.
Bu yazı bir sitem değil, bir hatırlatmadır. Çünkü Avrupa’ya giden birçok insan, cebine para koyarken kimliğini orada bırakıyor. Kazanılan servetin bedeli, kaybedilen benlik oluyor. Oysa köylü dediğimiz insan; toprağıyla, inancıyla, geçmişiyle vardır. Bu değerler çıkarıldığında geriye sadece bir kabuk kalır. O kabuk ne Türkiye’ye dönebilir ne Avrupa’ya kök salabilir.
Belki Hasan hâlâ namaz kılmayı biliyordur ama vakti yoktur. Belki bir memleket türküsü duyunca hâlâ içi titriyordur ama artık dili dönmüyordur. Belki de en kötüsü, neyi kaybettiğinin farkında bile değildir. Çünkü modern yaşam, insanı bazen fark ettirmeden kendi gerçeğinden uzaklaştırır, yabancılaştırır.
Ey Hasan…
Zenginlik bir kazançtır elbet, ama esas kazanç; kimliğini, değerlerini, köklerini koruyarak yaşamaktır. Zincirin kalınsa değil, yüreğin sağlam olursa saygı görürsün.
Unutma, sen bir köylüsün. Ve köylü olmak utanılacak değil, ait olunacak bir kimliktir. Kimlikler değişmeden orijinal kalırsa değerlidir.