Ümmet Olmanın Adı Var, Ruhu Yok
Ahmet YILDIRIM 09.07.2025 09:01:20
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız…” (Âl-i İmrân, 110)
Kur’an-ı Kerim, ümmeti sadece bir inanç topluluğu olarak tanımlamaz; ümmet, sınırları, ırkları, coğrafyaları aşan ilahi bir kardeşlik yapısıdır. Bu kardeşlik; mezhepleri, etnik kimlikleri, siyasi aidiyetleri aşan bir bilinç halidir. Ne yazık ki bugün bu bilinç, paramparça bir vaziyette. Ne kendisini koruyabiliyor ne de kötülüğe engel olabiliyor.
Her İslam ülkesi kendi sınırları içine çekilmiş durumda. Ümmet bilincinden yoksun, yalnızca kendi çıkar ve menfaatlerini önceleyen birer “devletçik” haline gelmişler. Mezhebi farklılıklar, bir zenginlik olmaktan çıkmış; ayrılık vesilesi haline gelmiş. Aynı kıbleye yönelen müminler, birbirlerine düşman kesilmiş. Kendi anlayışımıza hoşgörü gösterip, ötekinin din anlayışını yargılamak, dışlamak, hatta tehdit olarak görmek yaygın bir hastalığa dönüşmüş.
Bugün yeryüzünde 57 İslam ülkesi var. Ancak bu ülkeler arasında güven, dayanışma ve birlikten söz etmek neredeyse imkânsız. Ortak bir duruş, ortak bir vicdan, ortak bir ses yok. Mazlum coğrafyalar kan ağlarken, İslam ülkelerinin yöneticileri suskun. Halkları tenzih ederim; zira mesele halkların değil, yöneticilerin vurdumduymazlığıdır. ABD’nin, israilin ve emperyalist güçlerin zulmü aleni bir şekilde sürerken, kaç liderin sesi yükseliyor?
Ümmet olmanın adı var ama ruhu yok. Kardeşlik nutukları atılıyor, fakat fiiliyatta Batı’nın çizdiği sınırlara göre hareket ediliyor. Güvenliğini Batı’ya emanet edenler, ekonomik çıkarları uğruna susanlar, iktidarlarını sürdürmek için zalimlere hizmet edenler… Bu tablo, ümmetin ne hâle geldiğinin en acı göstergesi.
Milliyetçilikle daraltılmış, siyasi çıkarlarla parçalanmış, diplomatik kaygılarla susturulmuş bir İslam coğrafyasında nasıl ümmet bilincinden söz edebiliriz? Kalabalıklar var; ama hedefi ve duygusu ortak olmayan, dağınık yığınlardan ibaret.
Bu dağınıklığın rüzgârı, bizi bireysel anlamda da savuruyor. Mazlumların çığlığı artık yalnızca bir haber başlığı. Hisseden kalpler azaldı. Oysa ümmet olmak; hissedebilmek, dua edebilmek ve elinden geleni yapabilmektir.
Artık birlikte susmak yerine birlikte konuşmalı, birlikte üzülmek yerine birlikte direnmeliyiz. Çünkü ümmet olmak yalnızca bir kimlik değil; bir bilinç, bir sorumluluk ve bir duruştur. Ve bu duruş, hepimizin omzunda taşımakla yükümlü olduğu kutsal bir emanettir. Allah bu ümmete yeniden dirilişi nasip etsin.
Allah’a emanet olun.