Siz kim Oluyorsunuz?


 Ahmet YILDIRIM    17.08.2025 16:50:27  



Gerçekten siz kim oluyorsunuz da Hamas adına karar vermeye kalkıyorsunuz? Filistinliler adına karar verecek kadar insanlığınız var mı? Varsa buyurun ortaya koyun. Evet, ortaya koyduğunuz bir şeyler var o da şudur; vicdandan, insanlıktan, ne kadar uzak olduğunuzun göstergesidir. Bir de İslami kimliğinizden hiç söz etmeyeceğim.

Kimse kusura bakmasın, bu tip insanlar hangi vasıfları taşıyorlarsa onlara o vasıflar ile hitap etmek gerekiyor.

Geçtiğimiz Temmuz ayında New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler konferansında, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 ülke, Avrupa Birliği ve Arap Birliği, Hamas’a silah bırakma ve Gazze’deki yönetimini sona erdirme çağrısı yapan bir deklarasyona imza attı. Bu, 7 Ekim 2023 saldırılarının ardından Arap ülkelerinin ilk kez Hamas’ı kınaması anlamına geliyor.

Arap dünyasının bu tavrı, diplomasi masasında “tarihi” olarak sunulsa da bu deklarasyona imza attılar. Tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Çünkü bu belge, yalnızca bir diplomatik metin değil; Filistin direnişinin tasfiyesi için atılmış en tehlikeli adımlardan biridir. Bu kararın altına imza atanlar, İslam ümmetinin yüz karası olarak anılacak; imzaları, “Filistin’e ihanet belgesi”nin mürekkebi olacaktır.

Bugün şu soruyu sormak kaçınılmazdır: Siz kimsiniz? Kim oluyorsunuz da Hamas adına karar veriyorsunuz?
Bu yetkiyi size kim verdi? Bu hakkı kim tanıdı?

Eğer gerçekten cesaretiniz olsaydı, eğer gerçekten insanlık adına söz söyleme hakkını kendinizde görseydiniz, Hamas’a “silah bırak” demeden önce israil’e dönüp şu cümleyi kurardınız: “Durdurun bu terörü! Durdurun bu zulmü! Eğer siz durdurmazsanız, biz durdururuz!” Ama diyemediniz. Çünkü siz, oturduğunuz koltukların gölgesinde yaşayan, izinsiz adım atamayan kuklalarsınız. Herkes biliyor ki sizin hareket alanınız, size çizilen sınırların ötesine geçemez.

New York Deklarasyonu, yedi sayfalık bir belge… israil–Filistin çatışmasında iki devletli çözüm için bir yol haritası sunduğunu iddia ediyor. Metinde, Hamas’ın silah bırakması, tüm rehineleri serbest bırakması ve Gazze yönetimini Filistin Yönetimi’ne devretmesi talep ediliyor. Ayrıca Gazze ile Batı Şeria’nın birleşmesi ve bağımsız bir Filistin devleti kurulması hedefleniyor.

Türkiye, bu metne imza atarken silahsızlanma maddesine çekince koydu. Ankara, bunun ancak iki devletli çözüm ya da Filistinli gruplar arasında tam uzlaşma sağlanması halinde mümkün olabileceğini belirtti. Bu, bazı çevrelerce “Filistin’in birliği ve egemenliği” savunusu olarak yorumlansa da gerçekte asıl mesele şudur: Filistin halkının geleceği masa başında değil, sahada, kendi iradesiyle belirlenmelidir.

Arap Birliği ise deklarasyona tam destek verdi; Hamas’ın 7 Ekim saldırılarını kınadı, Gazze’deki yönetimin sona ermesi gerektiğini vurguladı. Bu, Arap dünyasında şimdiye dek görülmemiş bir çıkıştı. Fakat bu çıkış, Filistin direnişini bitirme projesinin parçası olarak da okunuyor.

Ve işte asıl mesele burada düğümleniyor: Yıllardır canını, malını ortaya koyarak bağımsızlık mücadelesi veren; on binlerce şehit, yüz bini aşkın yaralı veren bir halkın geleceği, birkaç imza ile mi tayin edilecek? Hamas’a “silah bırak” diyenler, neden aynı talebi israile yöneltmiyor?

Bu deklarasyon, Filistin direnişini etkisizleştirme, Gazze’yi teslim alma ve yerine halkın iradesini yansıtmayan bir “kukla yönetim” getirme planının ilk adımıdır. Filistin davasının gerçek sahipleri ise bir gerçeği haykırıyor: Temsil hakkı, ancak direnen halka aittir.

Ey saraylarda oturan kendilerini kral, padişah, başkan sanan etkili ve yetkili insanlar! O gün sizi hesaba çekmeden önce siz kendinizi hesaba çekin; çünkü o günün hesabı çok ağırdır. Elbette o gün hepimizi bekliyor. Allah’a emanet olunuz.